ERİKLİ KİLİSESİ
Erikli Kilisesi, Stratonikeia kenti batı surunun yaklaşık 600 m batısındaki Erikli Mevkii olarak bilinen alana inşa edilmiştir. Kilisenin çevresinde yapılan sondaj kazılarında, başka yapılara ait kalıntıya rastlanmamış olması, bu yapının burada yalnız olduğunu göstermektedir. Kiliseye güneybatı yönden gelen gösterişli bir yolun sonrasında, batıya yakın güney kenarda zemini taş döşeli bir alandan yapıya giriş sağlanmaktadır. Doğu-batı yönünde inşa edilen kilise, burada yapının esas çekirdeğini oluşturmaktadır. Güneye ve özellikle batıya eklenen bölümler ile bir kilise olmasının dışında, burası farklı işlevleri yerine getiren bir yapı kompleksi görünümündedir. Kilisenin narteksi plaka taş, kuzey ve güney nefi tuğla ve orta nefi ise mozaik zeminlidir. Kuzey nefin kuzeybatı ucunda bir havuz ve buradan doğuya doğru, kuzey nef orta bölümü boyunca devam eden üzeri kapalı bir kanal tespit edilmiştir.
Kilise yapısının doğusundaki apsis kısmı tahrip olmakla birlikte, tespit edilen mimari ve ele geçen buluntular ile giriş ve diğer mekanların düzenlenişi, yapının sıradan bir kilise olmadığını ortaya koymaktadır. Yapının duvarlarında belirli bir dönemde güçlendirmelerin yapıldığı da dikkati çekmektedir. Bu güçlendirmeler, depremlere bağlı olarak yapılmış olmalıdır. Batı duvarlarında görülen çatlaklar, kompleksin ciddi bir deprem geçirmiş olduğunu göstermektedir.
Kilisede bulunan sikkeler darp edildikleri yerlere ve imparatorlara göre incelendiğinde Doğu Roma’nın en önemli merkezi olan Constantinopolis’e ait sikkelerin daha fazla olduğu görülmektedir. Diğer darp merkezleri ise Nikomedeia, Kyzikos, Antiocheia ve Thessalonika gibi kentlerdir. Bunların dışındaki en önemli buluntulardan diğer ikisi ise, kuzey nefte havuzun hemen yanında bulunmuş olan Spatheion Amphorası ile darp yeri Kartaca olan ve I. Iustinianus Dönemi’ne (MS 527-565) tarihlenen bronz sikkedir. Kuzey Afrika tipi form ve hamur yapısına sahip olan bu amphoranın Anadolu üretimi olmadığı kesin ve benzer örneklerinin MS 6.-7. yüzyıl arasında kullanıldığı bilinmektedir. İçinde kutsal sıvının taşındığı düşünülen bu kabın havuzun hemen yakınında bulunmuş olması, bunun kullanım şeklinin kutsal sıvı taşımak olduğunu destekler niteliktedir. Aynı seviyelerde bulunan amphora ve sikke, başka yerlere ait eserlerin ticaret sonucu, aynı dönemde buraya gelmiş olmalıdır. Çalışmalarda ele geçen buluntular ışığında, kilisenin MS 5. yüzyıl ile 7. yüzyılın ilk çeyreği arasında kullanım gördüğü anlaşılmaktadır.