2018 YILI ÇALIŞMALARI

Muğla İli, Yatağan İlçesi, Eskihisar Mahallesi’nde yer alan Stratonikeia Antik Kenti’nde ve aynı ilçenin Turgut Mahallesi’nde bulunan Lagina Hekate Kutsal Alanı’nda 2018 yılı çalışmaları kapsamında kazı, konservasyon, restorasyon ve çizim faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Bunlara ilave olarak farklı dönemlere tarihlenen yapıların temizliği, jeofizik taramaları ve çevre düzenlemesi ile ilgili çalışmalar da yapılmıştır. Bu çalışmaların bir bölümü Muğla Müze Müdürlüğü başkanlığında, bir bölümü ise Bakanlık Temsilcisi ile gerçekleştirilmiştir. Yapılan çalışmalar farklı üniversitelerden öğretim elemanı, uzman ve öğrencilerin yanı sıra işçilerden oluşan bir ekip ile sürdürülmüştür. Bu yılki çalışmalar, ağırlıklı olarak Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Pamukkale Üniversitesi tarafından maddi olarak desteklenmiştir.

2018 yılında Batı Cadde’de Gymnasion Propylonu ve Latrina, Kuzey Cadde’de Hierokles Heroonu ve Kuzey Şehir Kapısı girişinde yer alan Geç Antik Çağ Yapısı’nda kazı ve restorasyon çalışmaları devam etmiştir. Bunun yanı sıra Tiyatro, Batı Cadde, Kuzey Şehir Kapısı ve Kuzey Cadde ile Semerci Ömer ve Mustafa Tosun evlerinde rölöve çizimi ile restitüsyon ve restorasyon projelerine yönelik çalışmalar yapılmıştır. Ayrıca Lagina Batı Stoa, Tapınak ile Altar arasındaki Kilise ve kutsal alanın girişindeki apsisli yapıda kazılar yapılmıştır. Kutsal Alan içindeki tapınak ve kuzey stoa ile Mehmet Harman Bağ Evi’ne bağlı alanlarda rölöve çizimi ile restitüsyon ve restorasyon projelerine yönelik çalışmalar devam etmiştir. Özellikle tapınakta yürütülen çalışmalar daha önceki yıllarda yapılan çalışmaların bir devamı niteliğinde olmuştur. Alandaki bu faaliyetlerin haricinde, kent içinde ve müzelerde Stratonikeia buluntusu eserler ile ilgili katalog çalışmaları sürdürülmüştür.

 

STRATONIKEIA ÇALIŞMALARI

2018 yılında yıl boyu devam eden ve Stratonikeia’da yapılan çalışmaların tamamını ele alma imkanı olmadığından, burada sadece Kuzey Sütunlu Cadde başlangıcındaki Hierokles Heroonu ve Kuzey Şehir Kapısı girişinde bulunan Geç Antik Çağ Yapısı’ndaki kazılar ve diğer restorasyon çalışmalarının sonuçları hakkında genel değerlendirmelere yer verilecektir (Resim: 1).

 

Hirokles Anıtı Kazısı

2008 yılında kente girişi sağlayan Kuzey Şehir Kapısı’nın doğu girişi hizasında, Kuzey Cadde’nin doğu başlangıcında açığa çıkarılan Hierokles Heroonu’nun iç kısmında yapılan çalışmalarda kayrak taş duvarın kenarlarını çeviren tek sıra taban döşemesine rastlanmış ve çalışmalar burada sonlandırılmıştı (Resim: 2). 2018 yılında ise Heroon’un taban seviyesinin altında bulunan kültür katmanlarının tespiti için kontrol sondajı yapılmak istenmiş ve yapının iç batı kenarında 1x1 m.lik küçük bir sondaj ile başlayan çalışmalar önce güneye, daha sonra doğuda bulunan giriş kapısına kadar ilerletilmiştir. Hierokles Heroonu’nda yapılan çalışmalar kentin tarihsel süreci açısından dikkat çekici ve önemli sonuçlar vermiş ve ortaya çıkan duvar ile buluntular, yapının inşa edildiği dönem ve öncesini aydınlatmıştır. Kazılar sırasında ele geçirilen buluntuların yoğun olarak yapının temel duvarlarından itibaren içe doğru 1 m.lik kısma yayılmış olduğu gözlemlenmiştir. Temel bloklarını yerleştirmek için kazılan ve sonra tekrar doldurulan kısımdaki buluntular, Geç Tunç/Miken ve Demir Çağları ile Arkaik, Klasik, Hellenistik Döneme tarihlenen seramik parçaları ile (Resim: 3), M.Ö. 1. yy.a tarihlenen sikkelerden oluşmaktadır. Bu buluntular, Stratonikeia antik kentinin bu kısmındaki tarihsel süreç ile temelin yakınında bulunan 1 m. genişliğindeki alanın, kazılması ve temelin örülmesi sonrasında çevresinin doldurulması esnasında karıştığını göstermektedir.

Doğuya doğru–Heroon giriş kapısına- devam eden çalışmalar sırasında, kayrak taş taban üst seviyesinden 0,31 m. derinliğe ulaşıldığında, ortalama 0,15 m. çapındaki yuvarlak şekilli moloz ve kırık taşlardan yapılan ve toprak harçla örülen temel seviyesinde korunmuş L biçimli bir duvar kalıntısına rastlanmıştır. Doğudaki girişe 0,32 m. mesafede sonlanan bu duvarın devamının, heroonun temelinin yapıldığı sırada tahrip edildiği düşünülmektedir. Doğu-batı yönlü olan duvarın üzerine kuzeybatı-güneydoğu yönlü bir başka duvar daha inşa edilmiş ve üst kotta yer alan bu ikinci duvarın içinde bağlayıcı olarak kireç harcı kullanılmıştır. Bu duvarın taşlarının anıtın temel taşlarına direkt temas etmekte olduğu için sıkıştırılmak suretiyle anıtın kenardaki taban taşlarının altına itildiği ve heroondan sonraki bir tarihte yapıldığı düşünülmektedir. Duvarın üzerinde bulunan harç kalıntıları da bu savı destekler niteliktedir. Böylece bu duvarın, kuzey ve güney kenara bitişik kireç harçlı seki şeklindeki bölüm ile birlikte Erken Bizans Dönemi kullanımı esnasında yapılmış olabileceği düşünülmektedir.

Heroon’un batıdaki temel duvarından başlayarak, doğuya doğru 1 m.den sonraki kısımda yapılan kazılarda, yukarıda belirtilen karışıklığın olmadığı ve dönemlerin net olarak tabakaları ile korunduğu görülmüştür. Bu orta kısımda, üsĴeki 0,45 m.lik bölümde malzemelerin Geç Hellenistik Dönem ve öncesine ait olduğu, 0,45 m.nin altındaki tabakanın (Geç Tunç Çağı yanık tabakasının altında olan katman) daha homojen bir yapıda ve yalnız Miken Dönemine ait olduğu anlaşılmıştır. Böylece Augustus Döneminde anıt inşa edilirken, zeminin ortada kalan bölümünün kazılmadığı, yalnızca temeli inşa etmek amacıyla bu çekirdek bölgenin etrafının ve üst yüzeyin kazıldığı, bu kazı esnasında temelin olduğu bölüm ile üst yüzeyin karıştığı ancak orta alt bölümün orijinal olarak korunmuş olduğu anlaşılmaktadır. Alanda ele geçen ağırlık ve ağırşakların çoğunluğunun Geç Tunç Çağı yanık tabakasının alt kısmında bulunması ve Geç Tunç/Miken Dönemine ait seramiklerle bir arada olması sebebiyle bu eserlerin çağdaş olduğunu söylemek mümkündür.

Heroon inşa edilirken orta bölümünde korunmuş olan L biçimli duvarın hemen yanında ele geçirilen sikke M.Ö. 2. yy. başına tarihlenirken, seramiklerin Hellenistik Dönem öncesine ait olması, bu duvarın Erken Hellenistik Dönem ve öncesine ait olabileceğini göstermektedir. Duvarın tarihini, Geç Tunç/Miken Dönemi yanık tabakasının da hemen üzerinde olması nedeniyle “Demir Çağı” olarak önermek de mümkündür. Ayrıca duvarın bulunduğu seviye, 2011 yılında Kuzey Cadde’nin batısında açığa çıkan Arkaik Döneme ait mezar ile aynı olup, Lagina’dan gelen kutsal yolun kenarındaki alanların bu dönemde nekropol olarak kullanılmış olabileceğini düşündürmektedir. Buradaki seramiklerin genel dağılımı da bu tarihi doğrulamaktadır. Tüm bunların dışında Kuzey Şehir Kapısı’nın devamında korunmuş olan ve Lagina Hekate Kutsal Alanı’na giden kutsal yolun da en erken Geç Geometrik Dönemde kullanılmış olabileceği, ilk kazılar ve son dönem çalışmalarında ifade edilmiştir.

Anıt içindeki L biçimli duvarlar açığa çıkarıldıktan sonra temel taşlarının ne kadar derinleştiğini ve hangi kültür katmanı üzerinde konumlandığını anlayabilmek amacıyla sondajın kuzeybatı köşesinde 1,00x0,60 m. ölçülerinde bir sondaj alanı oluşturulmuş ve burada az miktarda Miken Dönemi’ne ait seramik parçasına rastlanmıştır. Ayrıca kayrak taş taban üst seviyesinden 1,21 m. derinlikte doğal zemine ulaşılmış ve böylece Heroon’un temel bloklarının direkt doğal zemin toprak üzerine yapıldığı da anlaşılmıştır.

Heroon’un içinde ele geçirilen sikkelerden çoğu Geç Hellenistik Döneme tarihlenmekle birlikte, taban seviyesinin üstünde bulunan kireç harçlı kalıntı yakınında ele geçen sikke Erken Bizans Dönemi’ne tarihlenmesi ile diğerlerinden ayrılır. Sikke yapının güney ve kuzey kenarlarında bulunan ve harçla birleştirilen irili ufaklı moloz taşlardan oluşan Erken Bizans Dönemi’ne ait olduğu düşünülen sekilerden, güney tarafta olanın yakınında bulunmuştur. Bu sikke olasılıkla yapının iç kısmının 4. ve son kullanım evresini oluşturan, Erken Bizans Dönemi’ni yansıtmaktadır.

Kazı ve buluntular ışığında Heroon’un bulunduğu alanın 4 evreli bir yapıya sahip olduğu anlaşılmıştır (Resim: 4). Bu verilere göre yapının evreleri şu şekildedir:

  1. Geç Tunç Çağı Tabakası (Yanık Olan Tabaka ile Birlikte)
  2. Demir Çağı/Arkaik Dönem’e tarihlenen duvar kalıntısı
  3. Heroon’un inşa edildiği Augustus Dönemi
  4. Yapının iç kısmındaki Erken Bizans Dönemine ait olan sekiler ve duvar kalıntısı

Heroon ve dolayısı ile Geç Tunç/Miken ve diğer tüm eserlerin bulunduğu alan M.Ö. 4. yy.da genişletilen kent surunun içinde kalmaktadır. Burada, kazıda ele geçirilen buluntular dışında, üretim atığı kiremitler ile insan ve hayvan iskeleti parçalarına rastlanması ve bunun TÜBİTAK analizleri ile M.Ö. 2. Bin yıl sonlarına tarihlenmesi alanın Klasik Dönem öncesinde nekropol ve seramik fırınlarının bulunduğu bir alan olabileceğini göstermektedir. Ayrıca Heroon yapısının bulunduğu alan, Hellenistik Dönem ve sonrasındaki imar faaliyetleri esnasında, yapıların durumlarına bağlı olarak üst tabakaların karışmış olduğunu da ortaya koymaktadır.

Heroon’un iç kısmındaki kazılar dışında, batıdaki basamaklarının zemininde bulunan duvar üzerinde temizlik çalışmaları gerçekleştirilmiştir (Resim: 5). Çalışmanın amacı iri parçalardan oluşan yoğun kiremit katkılı harca sahip bu duvarın, sadece batıdaki basamakları desteklemek için mi yoksa estetik bir kaygıyla mı yapıldığını anlamaktır. Bu sebeple, hem duvar zemininde hem de Bizans Döneminde düzenlendiği anlaşılan güneybatı köşede kontrol amaçlı temizlik çalışmaları yapılmıştır. Duvar yüzeyinde görülen sıva kalıntıları ve heroona yaslanarak oluşturulan Bizans Dönemi kemerli geçiş arasında bulunan ve duvara bağlı olarak devam eden harç kalıntıları bu bölümün estetik kaygı ile kemerli geçişin inşa edildiği Erken Bizans Döneminde oluşturulduğunu düşündürmektedir. Güneybatı köşedeki çalışmalarda ise basamakların altındaki bu duvar sırasının tek sıra oluşturacak şekilde sadece ön yüzeyde örüldüğü ve taşların yapının içine doğru devam etmediği anlaşılmıştır. Temizlik çalışmaları sonucunda, Kuzey Cadde’nin Bizans Döneminde düzenlenen girişi ile birlikte duvar üzerinde hem Heroon’un zeminini destekleyerek sağlamlaştırmak hem de estetik bir görüntü oluşturmak amacıyla bazı düzenlemelerin yapılmış olduğu anlaşılmıştır.

 

Kuzey Şehir Kapısı Geç Antik Çağ Yapısı Kazısı

Kuzey Şehir Kapısı’nın batı girişinin kuzeybatısında yapılan çalışmalarda bir Geç Antik Çağ Yapısı’nın ortada avlu ve buna bağlı dört mekanı ortaya çıkarılmıştır. Bu yapı, doğudaki girişten direk avlu bölümüne ve buradan diğer mekanlara geçişlerin sağlandığı bir plana sahiptir10. Yapının kuzey ve batı bölümündeki mekanların tamamının kazısı tamamlanamamıştır (Resim: 6). Mevcut durumuna göre ortaya çıkan buradaki mekanların ikisine (A-B ve D) direk avludan geçilirken, birisinde mekandan mekana (D’den C’ye) geçiş şeklindedir. Burada A ve B mekanlarında görülen, yaklaşık aynı doğrultuda iki duvar parçasından oluşan en erken kalıntının dönemi şimdilik net olarak belirlenememiştir. Geç Antik Çağ Yapısı olan 2. evredeki mekanların
yeniden düzenlendiği aşama 3. dönemdir. 4. evre ise D mekanında iki tane mezarın tespit edildiği ve yapının terk edilmesi sonrasında nekropol olarak kullanıldığı zamandır.

A ve B mekanlarında birinci evreye ait sadece iki parça halinde bir duvar sırası mevcuĴur. C ve D mekanlarının birinci ve ikinci evresi A ve B mekanlarının ikinci ve üçüncü evresiyle çağdaştır. Geç Antik Çağ Yapısı, A ve B mekanları ilk yapıldığında tek mekan iken sonraki evrede kuzey-güney yönlü bir duvarla ikiye bölünmüş ve B mekanı güney yönden tek sıra duvar ile daraltılmıştır. Buradaki yapının mekanları ve avlunun doğu sınır hattı 14 m. uzunluğundaki tek duvarla sağlanmıştır.

Buluntular ışığında mekanların değerlendirilmesi: A mekanının girişi doğudan, A2 ve D mekanının girişi avlu içerisinden sağlanmış ve burada yapılan çalışmalar sırasında alanda 19 adet buluntu ele geçirilmiştir. Bunların arasında birinci evreye ait olduğu kesin olan herhangi bir buluntu mevcut değildir. Buluntular 14 adet bronz sikke, bir adet demir kandil taşıyıcı, bir adet bronz terazi (Resim: 7) ile birer adet cam (Resim: 8) ve bronz sikke ağırlığı şeklindedir. Yine aynı alanda bulunan cam sikke ağırlığı da bu terazilerin kullanım amacını desteklemektedir. 18SKKY1-S10, S14, S16 ve S17 numaralı sikkelerin dışındaki diğer 10 adet sikke, bronz ve cam sikke ağırlıkları ile terazilerin etrafında kontekst halinde bulunmuştur. Çalışmalar sırasında zeminde tespit edilen 10 adet bronz sikke M.S. 605-614 yılları arasına tarihlendirilmiştir. Böylece aynı seviyede ele geçirilen terazi ve diğer eserlerinde aynı tarihlerde kullanılmış olduğunu söylemek mümkündür.

Geç Antik Çağ Yapısı’nın inşa edildiği ikinci evreye ait en önemli buluntu kuzey duvarı içerisinde bulunan, M.S. 330-335 yıllarına tarihlendirilen ve bulunduğu yer nedeniyle yapının inşası aşamasında düşmüş olabilecek 18SKKY1-S10 numaralı sikkedir. Üçüncü evrede küçültülen mekan, bulunan pithoslardan dolayı depolama amacıyla kullanım görmüş olmalıdır. Bu evreye ait mekan içerisinde bulunan bronz sikkeler M.S. 605-614 yılları arasına tarihlendirilmiştir. Tespit edilen kontekst eserler ışığında son kullanımın M.S. 613-614 yıllarında olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

A2 mekanı içerisinde 11 adet sikke ele geçmiştir. Sikkelerden 3 adedi giriş kısmında ele geçmiştir. Mekan içerisindeki sikkeler M.S. 7. yy.a tarihlenmektedir. Giriş kısmında yapılan çalışmalarda bulunan sikkelerden ikisi yine son kullanım tarihini vermektedir. 18SKKY1-S1911 numaralı sikke M.S. 602-603 (Focas Dönemi-M.S. 602-610) ve 18SKKY1-S1812 numaralı sikke M.S. 612-613 (Heraclius Dönemi-M.S. 610-641) tarihlerine aittir. Böylece buluntular ışığında mekanda son kullanımın M.S. 613-614 yıllarında olduğu anlaşılmaktadır.

A2 mekanı kuzey duvarında yapılan çalışmalar sırasında duvar taşı olarak kullanılmış bir adet mermer aslan heykeli bulunmuştur (Resim: 10). Üç kullanım gördüğü belirlenen bloğun; en son duvar taşı, ikinci seferde aslan heykeli ve bitirilmemiş bölümde görülen soffitten dolayı da ilk işlevinin sütun arşitravı olduğu belirlenmiştir. İkinci kullanımda aslan heykeli olarak yapılmaya başlanan eser tamamen bitirilmemiştir. Geç Roma Dönemine tarihlendirilen aslan heykelinin duvarda kullanılması, duvarı yapanlar için bir öneminin olmadığını göstermekle beraber, duvarı yapanların ve mekanı kullanacak olanların da Hristiyan olduklarını göstermesi açısından önemlidir.

Bu duruma benzer olarak M.S. 4. yy’da Lagina Hekate Kutsal Alanı’nda, tapınak ile altar arasına inşa edilen kilisenin duvarlarında Hellenistik ve Roma dönemlerine ait heykel ve kabartmaların kullanılmış olduğu önceki yıllarda yapılan çalışmalarla belirlenmiştir. 

B mekanının girişi üçüncü evrede avlunun batısından, mekanın kuzeyinden sağlanmış ve burada yapılan çalışmalar sırasında dört adet bronz sikke bulunmuştur. Sikkelerin dışında bulunan eserlerden bir diğeri 18SKKY1-M0114 numaralı adak altarıdır (Resim: 10). Bu altar mekanın duvar örgüsünde taş olarak kullanılmış ve yıkık duvar taşları arasında bulunmuştur. M.Ö. 2. yy. sonu - M.Ö. 1. yy. başına tarihlenen adak altarı üzerindeki Grekçe yazıtta komutanlar, Hekate’ye sunular sunup, teşekkür etmektedir.

Bulunan eserlerden birinci evreye ait olduğu kesin olan herhangi buluntuya ulaşılamamıştır. 18SKKY1-S05 numaralı bronz sikke ikinci evre güney duvarı üzerinde yer alan taşların arasında bulunmuştur. Sözü edilen sikke M.S. 393-395 yıllarına tarihlendirilmektedir. Üçüncü evreye ait duvarlar oluşturulmadan önce, güney duvarının yapım çalışmaları sırasında sikke duvarın içine düşmüş olmalıdır. Böylelikle M.S. 4. yy.da bu mekanlarda bir kullanımın var olduğunu söylememiz yanlış olmayacaktır. Duvar içinde bulunan sikkelerden en geç örneğin M.S. 4. yy. sonlarına ait olması nedeniyle, mevcut buluntulara göre bu duvarın bu tarihlerde yapılmış olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.

C mekanında ilk evre girişi doğu duvarı içine açılan 1,40 m. genişliğindeki kapıdan sağlanmış, ikinci evrede sözü edilen giriş kapatılıp batı yönden verilmiştir. C, D mekanları ile avlu aynı zamanda yapılmış olmalıdır. Aynı evrede mekan kuzey yönden B mekanında olduğu gibi tek sıra taş dizisi ile daraltılmıştır. C mekanı içerisinde çalışmalar tamamen bitirilememiştir. Mevcut çalışmalar ışığında mekan içerisinde 6 adet eser bulunmuştur. Bulunan eserlerden tarihleme açısından önemli olan üç adet bronz sikke, bir adet bronz kap ve içerisinde bulunan beş adet cam eser vardır. 18SKKY1-S34 numaralı bronz sikke ilk evreye (M.S. 383), 18SKKY1-S33 ve S40 numaralı sikkeler ikinci evreye (M.S. 591/2-611/2) aittir.

Bu yapıda gerçekleştirilen kazı çalışmaları sırasında 18SKKY1-B06 numaralı bronz kabın (Resim: 11) içerisinde beş adet cam eser bulunmuştur. Bunlar arasında 2 tip cam kandil tespit edilmiştir. Bunlar; içi boş saplı kandiller ve kadeh kandillerdir (Resim: 12). M.S. 4-5 yy. görülmeye başlayan bu kandillerin, en yaygın kullanımı ise M.S. 5-6. yüzyıllardır.

Cam kandillerin mekanların son kullanımı olan M.S. 6. yy.ın son çeyreği ile 7. yy.ın ilk çeyreği arasında kullanım gördüğü düşünülmektedir.

D mekanı avlunun kuzeyinde yer alan dikdörtgen planlı mekandır. Burası doğudan batıya doğru daralmaktadır. İlk evrede girişi güney duvarı üzerinde oluşturulan 1,32 m. genişliğindeki kapıdan sağlanmıştır. İkinci evrede bu giriş yine açık bırakılmış fakat D mekanında olduğu gibi batı yönden ikinci giriş oluşturulmuştur. Bu evrenin sonunda mekanın günlük kullanım amacı değişmiştir. Mevcut çalışmalar doğrultusunda, mekanın içerisine yapı terk edildikten sonra 18SKKYM01 ve 18SKKYM02 numarası verilen doğu-batı yönlü iki adet mezar inşa edilmiştir.

D mekanında yapılan çalışmalar sırasında, C mekanı ile ortak olan kuzey duvarının üzerinde üç (18SKKY1-S41, S42, S43), mekan içerisinde de iki (18SKKY1-S36, S37) olmak üzere toplam beş adet bronz sikke bulunmuştur. Bulunan sikkelerden dördü, yapının son kullanım evresine (M.S. 582-610) aitken, 18SKKY1-S41 numaralı bronz sikke duvar taşının altında bulunmasından ve I. Leo Dönemi (M.S. 457-474)’ne ait olması nedeniyle bir ara dönem akla gelmektedir. Ancak şimdilik bunu destekleyen yeterli veriye ulaşılamamıştır. 18SKKY1-S37 numaralı bronz sikke mekanın güney yönden girişinde bulunmuştur. M.S. 603-610 yıllarına tarihlenen sikke mekanın son kullanım dönemini yansıtması açısından önemlidir.

Bu mekanlar, kuzey şehir kapısının güneyinde yer alan dini yapılarda görev alan kişilere ait olmalıdır. Buradaki kazılar tamamlanmadığından bu dini ve diğer yapıların son durumu ve tarihi hakkında kesin bir şey söylemek şimdilik zordur. Tüm bu veriler ışığında yapının ilk evresinin M.S. 4. yy’ın son çeyreği, ikinci evresinin Kuzey Şehir Kapısı’nda da imarın olduğu M.S. 5. yy.ı içerdiği, üçüncü ve son kullanım evresinin de M.S. 614 yılı olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.

Burada yapılan kazılarda iki mezar tespit edilip, kazısı yapılmıştır. Bu mezarların içerisinde herhangi buluntuya rastlanılmamıştır. Ancak 18SKKYM02 numaralı mezarın kapak taşı üzerinde 18SKKYM02-S01 numaralı sikke bulunmuştur. M.S. 570-571 yıllarına tarihlendirilen bu sikke, mekanların günlük kullanımının devam ettiği bir tarihtendir. Bu nedenle mezarın oluşturulduğu dönemi yansıtmamaktadır. Burada tespit edilen iki mezar olmakla birlikte bunların devamının geleceği de düşünülmektedir. Böylelikle bu alan, M.S. 614 yılında bu yapının terk edilmesinden sonra bir dönem nekropol alanı olarak kullanılmış olabilir. Bu duruma benzer bir uygulama, Stratonikeia Batı Cadde’de yer alan Gymnasion Propylon Kilisesi içerisinde görülmektedir. Bu kilisenin kullanımının sona ermesinin ardından içerisine gömüler yapılarak yapının olduğu alanın küçük bir nekropole dönüştüğü belirlenmişti. Batı Caddede olduğu gibi burası da yapının terk edilmesinden sonra nekropole dönüştürülmüş olmalıdır. Böylelikle 18SKKYM01 ve 18SKKYM02 numaralı mezarlar, yapının terk edildiği M.S. 614 yılından sonraki bir döneme ait olmalıdır. Alanın nekropol işleviyle ne zaman kullanıldığı, gelecekte yapılacak kazılar ile mezarların döneminin kesin olarak belirlenmesi sonrasında kesinleşecektir.

 

Restorasyon, Çizim ve Proje Çalışmaları

Bu yılki çalışmalar kapsamında siyasi merkez Stratonikeia ve dini merkez Lagina’da Güney Ege Kalkınma Ajansı (GEKA) tarafından desteklenen iki projeye başvurulmuş ve bunlar kabul edilmiştir. Bunlardan birisi TR32/18/TUR/0028 numaralı “Stratonikeia ve Lagina Bölgelerinin Turizme Kazandırılması ile Turistik Cazibenin ve Turizm Ekonomisinin Canlandırılması” ve diğeri ise TR32/18/TUR/0039 Numaralı “Stratonikeia Tiyatrosu Düzenleme ve Kavea ile Orkestranın Rölöve, Restitüsyon ve Restorasyonu Çalışmaları” adlı projelerdir. Bu projeler kapsamında, arkeolojik kazı, alan düzenlemesi, tarihi evlerin tefrişi ve yeni inşaata yönelik çalışmalara başlanmış olup, bunlar 2019 yılı içinde tamamlanacaktır. Bunun için bu yıl ağırlıklı olarak hazırlanan GEKA projesi ile de ilgili olarak Kuzey Şehir Kapısı ile bu kapının havuzunda yer alan mozaik, girişin önündeki meydanda bulunan anıtsal sütunlar, Kuzey Cadde ve bu cadde ortasında yer alan kanalizasyon sisteminin restorasyonuna esas
teşkil edecek çizim çalışmaları yapılmıştır. Bunun için öncelikle Laser Scanner ile tarama yapılarak hazırlanan detaylı rölöve çizim ve buna bağlı restitüsyon ile restorasyon projelerinin hazırlanması tamamlanmış ve Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından onaylanmıştır. Bunlara ilave olarak Cumhuriyet Dönemi yapılarından Semerci Ömer ve Mustafa Tosun evlerinde rölöve çizimlerine başlanmıştır. Yapılacak kazılar ile bunların rölöve çizimi ve sonrasında hazırlanacak restitüsyon ve restorasyon projeleri 2019 yılında tamamlanacaktır.

Stratonikeia merkezi köy meydanında bulunan ve Beylikler Dönemi’nin en anıtsal yapısı durumundaki Selçuk Hamamı ve hemen bunun bitişiğindeki Cumhuriyet Dönemi Ali Aydın Evi’nin restorasyonu 2017 yılında tamamlandığı için bu yıl iç düzenlemeleri yapılmış ve kentin bütünü ile ilgili sensörlü ışıklı bilgilendirme levhaları, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün yazılı onayı alındıktan sonra hamamın soyunmalık bölümüne yerleştirilerek ziyaretçilerin görebileceği şekilde düzenlenmiştir. Muğla Valiliği, Yatırım İzleme Koordinasyon Birimi tarafından tamamlanacak olan Şaban Ağa Cami, Selçuk Hamamı ve Ali Aydın Evi’nin çevre düzenlemesinin tamamlanması çalışmalarına yönelik olarak peyzaj ve ilave restorasyon çalışmalarına yönelik projenin hazırlanması süreci devam etmektedir.

Stratonikeia Antik Kenti merkezinde, Bouleuterion’un hemen kuzey bitişiğinde yer alan ve Osman Eskişar tarafından 1915 yıllarında ikişer odadan oluşan iki katlı bir yapı olarak yaptırılan sonrası dönemde eklemeler ile genişletilmiş, halk arasında Bılla Evi olarak bilinen yapının restorasyon çalışmaları devam etmektedir. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Restorasyon Dairesi Başkanlığı tarafından verilen ödenek ile yürütülen Bılla Evi’nin restorasyonu tamamlanmış ve iç düzenlemesi ile ilgili uygulamaları sürdürülmekte olup bunların 2019 yılı içinde tamamlanması düşünülmektedir.