2010 YILI ÇALIŞMALARI
Bilal SÖĞÜT
Stratonikeia, Muğla İli Yatağan İlçesi Eski Eskihisar Köyü’nde bulunmakta ve Yatağan-Milas karayolu antik kentin içinden geçmektedir. Eskihisar Köyü 1957 yılındaki deprem sonrasında antik kentin üzerinde kurulu olduğu yerden göçler başlamış ve modern yerleşim daha sonra köyün kuzeyindeki kömür dekupaj çalışmaları sonrasında şimdi kurulu olduğu 3. yerine taşınmıştır. Bugün Stratonikeia antik kenti üzerindeki yerleşimde hâlen yaşamaya devam eden 4 aile bulunmaktadır. Stratonikeia’da uzun süreli kesintisiz bir yaşantının devam ettiği kesin olup mevcut durumuna göre tam “Arkeoloji Köyü” görünümündedir. Antik Dönem kalıntıları ile Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi mimarîsi yan yana durmakta, tam anlamıyla uzun soluklu birlikteliği sergilemektedir.
2010 yılı çalışmaları 8 ayrı üniversiteden öğretim elemanı, uzman, öğrenci ve işçilerden oluşan bir ekip ile yürütülmüştür. Yapıların temizliği ve çevre düzenlenmesinin haricinde kazı ve araştırmalar yapılmıştır. Bu yılki çalışmalara, ağırlıklı olarak Döner Sermaye İşletmeleri Merkez Müdürlüğü (DÖSİMM) tarafından ödenek sağlanmış ve bunun yanı sıra Pamukkale Üniversitesi’nin Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi Koordinatörlüğü’nden destek sağlanmıştır. Ayrıca Türk Tarih Kurumu, Muğla Valiliği, Muğla El Sanatları (Melsa), Yatağan Kaymakamlığı ve Yatağan Belediyesi’nin katkıları olmuştur.
Bu yılki kazılar Kuzey Şehir Kapısı ve Cadde, Kadıkulesi Tepesi, Yeldeğirmen Tepe, Bouleuterion, Tiyatro, Roma Hamamı-1 ve Selçuk Hamamı’nda yapılmıştır. Geç Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi yapılarının restorasyonu konusunda plan tespit ve rölöve çalışmalarına devam edilmiştir. Kuzey şehir kapısının 3D ayağa kaldırma çalışmaları tamamlanmıştır ve ziyaretçilerin iki giriş kapısı ve arasında bulunan çeşme anıtı ile devamındaki sütunlu caddeyi daha kolay anlamaları sağlanmıştır. Kent merkezinin yakın çevresinde bulunan antik yerleşmelerin tespiti ve bunların tarihsel süreci ile ilgili olarak ilk yüzey araştırmaları başlatılmış ve oldukça verimli sonuçlara ulaşılmıştır.
Daha önce bölgede yapılan çalışmalar kentteki erken yerleşim ile ilgili veriler sunmasına rağmen, Stratonikeia’da Erken Hellenistik Dönemde adının değiştirilmesi ile birlikte başlayan süreç ve sonrasındaki gelişmeler daha çok ön planda olmuştur. Oysa kentin Hellenistik Dönem öncesine ait süreci de özellikle üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Bu nedenle, diğer çalışmaların yanı sıra, Stratonikeia antik kentindeki Hellenistik Dönem öncesi yerleşim ile ilgili verilerin değerlendirilmesine de ağırlık verilmiştir.
Stratonikeia bouleuterionu kuzey antası iç kısmına Grekçe olarak yazılan ve yazıtına göre Menippos’un yaptığı anlaşılan takvim, kentin erken yerleşimi ile ilgili önemli yazılı kayıtlardan birisidir. Çünkü burada takvimin altında 1505 yılı yazılıdır. Menippos’un takvim yazıtı Augustus Döneminde eklenmiş olmalıdır. Böylelikle Menippos’un aktarımına göre kentin MÖ 2. binyılın ortalarına kadar eskiye giden bir tarihî sürecinin olduğu ve buradaki yerleşimin o dönemde bilindiği anlaşılmaktadır. Bunların dışında Hitit kayıtlarında Karia Bölgesi’nin iç kesimlerinde bulunan bazı kentlerin yerleri ile ilgili önerilerde bulunulmuştur. Burada Idrias (Stratonikeia) adının da Atriya olarak geçen yer olabileceği belirtilmiştir (Resim: 1). İsimlere bakıldığında yakın bir benzerliğin olduğu anlaşılmaktadır. Stratonikeia için arkeolojik ve tarihî kayıtlar isim benzerliğini destekler niteliktedir. Böylelikle şimdilik tam kesin olmamakla birlikte, Stratonikeia kentinin Hitit kayıtlarında geçen yerleşimlerden birisi olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca kent içi ve nekropolde ele geçirilen buluntuların en erkeni G. M. A. Hanfmann ve J. C. Waldbaum tarafından yayınlanmış olan Submiken Dönemine ait üzengi kulplu kap ve bunun ile aynı dönemden olduğu düşünülen diğer eserlerdir (Çizim: 1). Bu eserler 1967 veya 1968 yılında Müze Deposu memurlarından merhum Mehmet Karabulut tarafından tiyatronun önünde, Orhan Eskişar’ın tarlasında ele geçirilmiştir.
Submiken seramik buluntular kadar eski olmasa bile, kentteki Klâsik Dönem öncesi erken yerleşime ait önemli kalıntı gruplarından bir diğerini de Kadıkulesi Tepesi’nde görülen sur ve teras duvarları oluşturmaktadır (Resim: 2). Duvar örgü tipi olarak Stratonikeia’da bulunan Leleg tipi örneklerinin, duvar tekniği açısından Klâsik Dönem öncesine ait olduğu açıktır. Kızılağaç Karıncaören ve Gavur Avlusu çiftlik evlerinde Leleg tipi duvarlar dönemin mimari özelliğini verecek derecede iyi korunmuştur. Özellikle bu tiplerinin görüldüğü yerlerin tamamen yerel ve farklı bir mimarî olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Ayrıca Alazeytin’de bulunan yerleşim MÖ 8.-4. yy.lara tarihlenmiş ve Alazeytin Kalesi için MÖ 6. yy. önerilmiştir. Duvar örgü tipi konusunda daha kesin veriler sunan Gebe Kilise Tümülüsü ise MÖ 7. yy.a tarihlendirilmiştir.
Düzensiz kenarlı, kabarık yüzeyli, kaba yonulu dörtgen taşlardan örülen, derz boşluklarının yer yer küçük taşlarla doldurulduğu duvar örgüleri Karia Bölgesi içinde genellikle Leleg tipi duvarlar olarak değerlendirilmektedir. Bunlar genel bir ifadeyle Arkaik Dönem boyunca görülen yaygın bir duvar tipini oluşturmaktadır.
Klâsik Dönem içinde, 3600 m. uzunluğundaki sur duvarlarında görülen duvar örgüleri Klâsik Dönemin en çok sevilen örgü tipini oluşturmaktadır. Bu duvarlar Stratonikeia’nın ve içinde bulunduğu bölgenin en parlak zamanında yapılmış olmalıdır (Resim: 3). Böylelikle bu imar dönemi kesinlikle Hellenistik Dönem öncesine aittir. Halikarnassos başta olmak üzere Mydos ve Theangela gibi kentlerde görülen sur duvarlarının büyük bir çoğunluğu Klâsik Dönem içerisinde özellikle MÖ 4. yy.a tarihlendirilmiştir. Bunlardan özellikle Halikarnassos’un MÖ 4. yy. duvarlarında Stratonikeia ile yakın benzerlikler bulmak mümkündür. Tüm örnekler birlikte değerlendirildiğinde, bu duvarların MÖ 4. yy.ın tipik uygulamaları olduğu anlaşılmaktadır. Kentteki duvar kalıntılarının haricinde, Nekropolde ele geçirilen seramikler de Geç Geometrik Dönem yerleşiminin varlığını doğrulamaktadır (Çizim: 2).
Böylelikle, Stratonikeia antik kentinin bulunduğu alanda MÖ 2. binyıldaki yerleşim büyük bir ihtimalle Atriya olarak bilinmekteydi. Kentte en ciddî imarlardan birisinin ise MÖ 8. ve 7. yy.larda olduğu anlaşılmaktadır. Daha sonra Klâsik Dönem içinde İdrias olarak bilinen kent özellikle Maussolos Döneminde ciddî bir imar geçirmiştir. Böylelikle Stratonikeia antik kentinin Hellenistik Dönem öncesinde, Hellenistik Dönemde olduğundan daha büyük bir öneme sahip olduğunu söylemek mümkündür.
1 Tiyatro Çalışmaları
Tunç SEZGİN
Tiyatro Stratonikeia kentinin güneyinde, Augustus-İmparatorlar Tapınağı terasının kuzeyindeki yamaca inşa edilmiştir (Resim: 4, Çizim: 3). Tiyatroda daha önceki kazı ekipleri dönemlerinde, bulunan mimarî blokların kısıtlı imkânlar dolayısıyla orkestra ve sahne kısmına taşınmış olması tiyatroda çalışma yapmayı imkânsız hâle getirmişti. Bu nedenle öncelikle tiyatronun orkestra ve sahne kısmına girmek için Batı Parodos kısmına yığılmış blokların alınması gerekliydi.
Tiyatronun orkestrasındaki blokların çizim ve belgeleme işlemleri tamamlanıp vinç yardımıyla buluntu yerinden alınıp tasnif alanına taşındı. Orkestranın güneyinde beşinci kerkidesin oturma basamaklarının önündeki diozama üzerinde heykel kaidelerine ait blokların anastilosisleri yapıldı. Orkestrada yıkılmış şekliyle bulunan proedrialardan 13 tanesi düşüş yönüne ve profillerine bakılarak orijinal yerlerine konuldu.
Batı Parodos kısmında yapılan çalışmalarda kuzey-güney yönlü devam eden duvarın bir kısmı ortaya çıkarıldı. Güney yönde seviye indirme çalışmalarına devam edildikten sonra kuzey-güney yönlü devam eden pseudo izodomik duvara ait ortostat blokları görünür hâle getirildi. Çalışmalarla bir kısmı ortaya çıkarılan kuzey-güney yönlü duvar, dikey ortostat üzerine yatay duvar bloğu gelecek şekilde farklı ölçülerde de olsa aynı sırada dizilerek yükselmektedir. Duvar örgüsü düz kenarlı, düz yüzeyli, ince yonulu, dikdörtgen taşlardan pseudo izodomik olarak yapılmıştır. Duvarda yan yana gelecek olan blokları gösteren inşa işaretleri hâlâ üzerlerindedir. Benzer duvar örgüsünü, Lagina Hekate Kutsal Alanı Kuzey Stoa arka duvarlarında kısmen görmek mümkündür. Tek fark Kuzey Stoa arka duvarında ortastat bloklarının üzerine yatay bloklar, onun üzerine de bosajlı duvar blokları gelmektedir. Her iki duvarda da ortastat blokları üzerine gelen yatay blokların öne doğru çıkıntı yaparak cephe hareketliliği sağlanmıştır. Yine kent içinde benzer şekilde orthostat bloğu üzerine dışa doğru çıkıntı yapan yatay bloğu Kuzey Cadde’nin başlangıcında yer alan Augustus Dönemine tarihlenen Hierokles Heroon’unda da görmek mümkündür. Örnek verdiğimiz tüm yapıların Augustus Dönemine tarihlenmesi bu tip duvarların Stratonikeia ve çevresinde Geç Hellenistik- Erken İmparatorluk Döneminde sevilerek uygulandığını ortaya koymaktadır. Batı Parados’taki kuzey-güney yönlü bu duvar, Geç Hellenistik Döneme tarihlenen tiyatronun orijinal duvarları olmalıdır.
Daha önceki ekipler tarafından alt cavea üzerindeki diazomanın bir kısmı açığa çıkarılmıştı. Bu yılki çalışmalarda, önceki yıllarda bir kısmı açılan diazoma batıya doğru kazılmaya devam edildi. Çalışmalarda diazoma duvarının büyük ölçüde sağlam olduğu görüldü. Diazomanın mermer döşemesinde ve derzlerinde deprem sonucu kaymalar tespit edildi. Diazoma 2.35 m. genişliğe sahip olup güney yan yüzleri iç bükey profilli bloklarla sınırlandırılmış, kuzeyinde ise diazoma duvarı devam etmektedir. Diazomada yapılan çalışmalarda 21.20 m. uzunluğunda alan açılabilmiştir. Açılan alanda diazomadan üst cavea kısmına geçişi sağlayan duvarın ölçülebilen en yüksek yeri 2.50 metredir (Resim: 5). Diazoma duvarı, pseudo izodomik teknikle düz kenarlı düz yüzeyli ince yonulu dikdörtgen ve kare taşlardan yapılmıştır. Duvar bloklarında 1 cm. genişlikte çerçeve oluşturulmuştur. Genel olarak diazoma duvarı iyi korunmuş durumdadır. Aynı örgü, Batı Parodos duvarında da görülmektedir. Diazomadan üst cavea kısmına geçiş, tek taraflı merdiven basamakları ile sağlanmaktadır. Bugüne kadar açılan kısımda iki merdivenli geçiş tespit edilmiştir. Geçişlerin yeri alt caveada batıdan doğuya doğru 3. ile 4. kerkidesi ayıran merdiven basamağı hizasında, yine 4. ile 5. kerkidesi ayıran merdiven basamağı hizasında tespit edilmiştir.
Daha önce Doğu Parados kısmında sondaj çalışmaları yapılmıştı. Kısa süreli gerçekleştirilen kazı çalışmalarında yapılan sondajla, podyum duvarı ile Doğu Parodos girişini oluşturan merdiven basamaklarının bir kısmı açığa çıkarılabildi. Doğu Parodosu oluşturan ve kuzey-güney yönlü uzanan duvarın doğu tarafının bir anta ile sonlandığı bellidir. Bir kısmı kazılmış olan basamakların orijinal olup olmadığını anlamak ve basamak uzunluklarını belirlemek için aynı sondajda genişletme çalışmaları yapılmıştır. Ancak alanın eğimli olması ve deprem sonucu duvarlardan düşen büyük bloklarla karşılaşılması nedeniyle kazı çalışmaları vinç alana sokulamadığı için durdurulmuştur. Daha önce yedi tane basamağın bir kısmı görünürken bu yılki kısa süreli çalışmamızda 11 basamağın sınırları belirlendi. Basamak blokları üzerinde aynı sırada yan yana gelen blokları işaretlemek için Grekçe harfler kullanılmıştır. Basamakların orijinal olduğu, anta ile sonlanan doğu duvarın dördüncü basamak seviyesinde basamağın nereye yerleştirileceğini belirten profilden anlaşılmaktadır. Doğu Parodos'taki merdivenin üzerinde doğu-batı doğrultulu bir teras düzenlemesi olduğunu gösteren duvar izlerine rastlanmış ve ufak çaplıda olsa burada çalışma gerçekleştirilmiştir. Batıdan doğuya doğru yaklaşık olarak 25.45 m. uzunluğunda olduğu ölçülen duvarın 8 m. açılarak duvarın batı tarafta köşe yaparak 5.25 m. kuzeye kadar takip edilebilmiştir. Duvar toprak seviyesinden 2 m. yüksekliğindedir. Dikdörtgen blokların hepsi aynı tip olup sadece yükseklikleri farklıdır. Duvar blokları düz kenarlı, düz yüzeyli, ince yonulu, dikdörtgen taşlar ile örülü olup, kenarları 1 cm. kalınlığında bant süslü ve pseudo izodomik teknikle yapılmıştır.
Sonuç olarak tiyatroya Batı Parodos kısmından girilerek başlatılan kazı çalışmaları üst diazoma, Doğu Parodos kısımlarında yapılmıştır. Doğu ve Batı Parodos’ların tamamı olmasa da bir kısmının açılabilmiş olması bugüne kadar çok az şey söylenen parodoslar ile ilgili yeni bulguların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Öncelikle her iki parodosun kuzey-güney yönlü sahne kısmına doğru dik çıkan iki duvar düzenlemesi olduğu görülmüştür. Doğuda Parodosa merdivenlerle çıkılırken, Batı Parodos’ta merdiven düzenlemesinin izi yoktur ve kemerli bir giriş olduğunu gösteren blok bulunmuştur. Bu yıl üst diozamada yapılan çalışmalarda kazı doğudan batıya doğru yapılıp toplamda 31 m.lik kısmı açığa çıkarılmıştır. Diazomadan üst cavea kısmına geçişlerin ikisi belirlenmiş ve bu merdivenlerin diazomaya paralel olarak yapıldığı anlaşılmıştır.
2 Bouleuterion Çalışmaları
Banu YILMAZ
Bouleuterion, Stratonikeia antik kenti merkezinde bulunan ve tanımlaması tam yapılmış yapılardan birisidir. Bouleuterion’un yakın çevresinde, Osmanlı Dönemi çeşme ve yollarının yanı sıra 18. yy. sonları ile 20. yy. başlarına ait Ağa Evleri bulunmaktadır. Stratonikeia antik kentinde inşa edilen yapılardan büyük bir çoğunluğunun başlangıç yılı olarak Hellenistik Dönem bilinmektedir. Bu döneme tarihlenen yapılardan biri, önceleri tapınak olduğu varsayılan bouleuterion’dur (Resim: 6). Yapı, mimarî eleman ve süslemelerine göre MS 1. yüzyıl başlarına tarihlenmektedir.
Yapının kuzey anta duvarının iç cephesinde Grekçe, dış cephesinde ise Latince yazıtlar yer almaktadır. Anta duvarının dış cephesindeki MS 301 yılına tarihlenen Diocletianus kararlarını içeren o dönemde Stratonikeia’da satılan mallar ve bunların fiyatları ile ilgili Latince yazıt bulunmaktadır. Bu yazıtlara göre kent içindeki satışların kontrol altında tutulduğu ve mallarda olması muhtemel değer kaybının önlendiği anlaşılmaktadır.
Bouleuterion’un avlusunda daha önceki yıllarda kazılan Bizans Dönemine ait mekânlardaki çalışmalara devam edilmiştir. Bouleuterion krepislerinde yapılan temizlik çalışmaları sırasında, stylobat seviyesinde II. Constantius Dönemine (MS 337-341) tarihlenen sikke bulunmuştur. Bouleuterion’un avlusundaki Bizans mekânlarının kullanıldığı döneme ait fikir vermesi açısından sikke ayrı bir öneme sahiptir. Ayrıca bu sikke, Bizans yapısında ele geçirilen diğer buluntular ile desteklenmektedir.
Bouleuterion’un avlusunda yapılan kazıda toplam 10 adet mekân tespit edilmiştir (Resim: 7; Çizim: 4). Bunlar burada tekrar düzenleme yapılarak Bizans Döneminde inşa edilen konutlara ait olmalıdır. Mekânların tamamının duvar örgüsü, kırık moloz taşlar ve toprak harç kullanılarak çift sıra örülmüştür. Dolgu malzemesi olarak kiremit kullanılmıştır. Zeminde sıkıştırılmış toprak, kayrak taşı ve tuğla döşemeler tespit edilmiştir. Bunların burada büyük bir kapıdan girilen ve devamında birbirinden geçilen mekânlara sahip eve ait olduğu anlaşılmaktadır. Bir evde 4 oda yan yana sıralanmış olarak düzenlenmiştir. Mevcut kalıntılara göre burada 2’den fazla evin olduğu kesindir. Ancak şimdilik sadece birisinin planı tam bilinebilmektedir. Bu yapı bu bölgede kazı ile planı çıkarılmış Erken Bizans Dönemine ait bir evdir.
Kazı çalışmaları sonucunda elde ettiğimiz bulgular bize bu alanın MS 4. yüzyıldan MS 7. yüzyıla kadar kullanım evresi geçirdiğini göstermektedir. Buradaki mekânların ilk kullanımı muhtemelen Diocletianus Dönemindendir. Çünkü yaptığımız çalışmalarda zemin üzerinde tespit ettiğimiz sikkeler Diocletianus Döneminde üretimi yaygınlaşan Constantius II sikkeleridir. Ayrıca zemin döşemesi üzerinde ele geçirilen silindirik form yapısı ile MS 4. ve 5. yüzyıla tarihlenen Kuzey Afrika tipleri ile benzer özellikteki amphorada bu tarihi destekler niteliktedir. Mekânın zemini üzerinde MS 6.-7. yüzyıla tarihlenen iki adet ampulla, MS 6. yüzyıla tarihlenen bir adet pişmiş topraktan kandil ve seramik parçaları ise bu alanın kullanımının MS 7. yüzyıla kadar devam ettiğini destekleyen verilerdir. Bizans Dönemi duvarının altında bulunan ve MS 2. yy.a tarihlenen, urna içerisinde tespit edilen tüp formlu cam unguanteriumlar, bu mekânların inşasından önceki döneme ait kullanım ile ilgilidir.
Bu alanın Osmanlı Dönemi içerisinde kullanımı ile ilgili kuyu dışında veri yoktur. Mekânlar dikkate alındığında şimdilik bir konuta ait olabileceği düşünülmektedir. Bununla ilgili kuzeye ve doğuya doğru devam eden mekânlarında açılması ile geniş bir alanda, o dönemin sivil mimarîsi ile ilgili daha kesin bir şeyler söylemek mümkün olacaktır.
3 Roma Hamamı-1 Çalışmaları
Coşkun DAŞBACAK
Stratonikeia antik kenti Roma Hamamı-1’de temizlik ve çevre düzenleme çalışmaları yapılmıştır. Çalışmalar sırasında mekânlar numaralandırılarak çalışma alanları belirlenmiştir. Hamamın değişik odalarında yer alan ve sonradan açılan 4 adet su kuyusunun temizliği yapılmış ve hamam odaları içine inşa edilmiş Erken Cumhuriyet Dönemi evleri ile hamam kalıntılarının rölövesi çıkartılmıştır (Çizim: 5).
I No.lu Roma Hamamı, çevrede bulunan dörtgen formlu taşlardan opus caementicum tarzında inşa edilmiştir. Dış cephelerde düzgün dörtgen taşlar kullanılırken iç duvarlarda ve duvar aralarında moloz taşlar kullanılmıştır. Roma Hamamı, yapı bloğu olarak kuzey-güney, odalar ise simetrik ve birbirine paralel olarak doğu-batı doğrultulu yerleştirilmiştir. Sıcak mekânlar yapı bloğunun güneyinde soğuk mekânlar ise kuzeyinde yer almaktadır. Yapı bloğunun kuzeyinde gymnasiumla bağlantılı olduğunu düşündüğümüz palaestra, güneyinde ise odalar yer almaktadır. I, II, III ve IV No.lu odalar güneyde, V, VI ve VII No.lu odalar merkezde, VIII ve IX No.lu bölümler kuzeye yerleştirilmiştir (Çizim: 6).
Yapılan temizlik ve rölöve çalışmalarında I No.lu odanın servis/ praefurnium, II numaralı odanın ısıtılan odalardan birisi olduğu düşünülmektedir. III No.lu odanın içine Cumhuriyet Döneminde açılan su kuyusu orijinal zeminine kadar temizlenmiştir. Temizlik sonunda 4 m. derinlikte hypocaust düzenlemesi ortaya çıkarılmış ve bu odanın sıcak oda olduğu kesinleşmiştir. IV No.lu oda, III No.lu odayla bağlantısı nedeniyle ısıtılan odalardan birisi olmalıdır.
V, VI ve VII No.lu odalar soğuk bölümlerden sıcak bölümlere geçişi sağlayan ve yarı ısıtılan mekânlardan olduğu düşünülmektedir. VIII No.lu bölümün güney duvarında nişler tespit edilmiştir. Bu nişlerden 2 tanesi sıcak odalara geçiş sağlarken, diğer nişler soyunma ve soğuk yıkanma nişi olarak düzenlenmiş olmalıdır. Bu bölümde Cumhuriyet Döneminde açılan su kuyusunun temizliği yapılmış 3.50 m. derinlikte bordo, krem ve mavi renkli mermerin kullanıldığı opus sectile zemin ortaya çıkarılmıştır. Opus sectile düzenlemesi, buranın frigidarium olarak planlandığı fikrini güçlendirmektedir.
XI No.lu mekân ise yapının en kuzeyinde kalan kısımdır. Bu alanın kuzeyinde Hellenistik gymnasium yer almaktadır. Gymnasium ve hamamların birlikte planlandıkları veya mevcut gymnasiumların yanına hamamların inşa edilerek mimari bütünlük oluşturulduğu düzenlemeler bilinmektedir. Böyle bir düzenlemenin Stratonikeia hamamında da yapılabileceği varsayımı ile IX numaralı alanın palaestra ve Helenistik gymnasium ile hamam arasında bağlantı sağlayan bölüm olduğu düşünülebilir.
4 Kuzey Sütunlu Cadde Portik Sondajı
Muradiye ÖZTAŞKIN
2011 kazı sezonunda daha önceki çalışmalarda kuzey giriş kapısının doğusunda yer alan Erken Bizans kilisesinden güneye doğru uzanan portikin devamının görülmesi amacıyla sondaj çalışmalarına devam edilmiştir. Kuzey Cadde’nin güneyinde bulunan Bizans mekânlarından Mekân 7’nin güneyinde 5.00 x 3.75 m. ölçülerindeki sondajda çalışılmaya başlanmıştır. Burada portikoyu güneyden sınırlandıran düzenli örgü moloz taş duvar ortaya çıkarılmıştır. Duvar örgüsünde Roma Dönemine ait çok sayıda arşitrav, sütun ve sütun başlığı parçaları devşirme bloklar ve kireç harç kullanılmıştır. Duvarlar ince bir kireç sıva ile kaplanmıştır. Bu duvara daha sonraki bir dönemde harçsız olarak örülmüş doğu-batı yönlü 0.97 x 3.40 m. ölçülerinde bir başka duvarın eklendiği tespit edilmiştir.
Kazı sırasında çok sayıda Bizans Dönemine ait sırlı, sırsız seramik parçaları Helenistik Döneme ait seramiklerle bir arada karışık hâlde bulunmuştur. Alandaki tabakaların günümüze yakın dönemlerde tarla olarak kullanılması ve yapı faaliyetleri ile karıştığı gözlenmiştir. Sondajda 502.25 m. kot seviyesinde opus tesselatum mozaik döşeme ortaya çıkarılmıştır. Mozaik döşeme üzerinde bulunan slip tekniğinde bir seramik parçası 13. yüzyıl başına ait olup olasılıkla mekânın kullanıldığı son evreye aittir (Çizim: 7).
Sondaj daha sonra güneye doğru devam ettirilerek, 7.70 x 3.90 m. ölçülerindeki sondajda kazılara başlanmıştır. Bu çalışmalar sırasında Mekân 7’nin doğu sınır duvarının bu alanda da devam ettiği görülmüştür. Duvar devşirme mimarî bloklar ve moloz taşlar kullanılarak örülmüştür. Bu sondajda da portikoya daha sonraki dönemde olasılıkla 11. yüzyıl sonunda eklenmiş doğu-batı yönlü duvar tespit edilmiştir.
Buna göre Erken Bizans Döneminde inşa edilen kiliseden güneye doğru giden portiko bilinmeyen bir tarihte kilise ile birlikte işlev dışı kalmıştır. Alandaki kod seviyesi sütunlu portikonun yıkılmasıyla oldukça yükselmiş ve engebeli hâle gelmiştir. Kuzey Cadde üzerindeki mevcut yıkıntılar ve dolgu, yalnızca Mekân 7 ve güneyindeki mekânlarda temizlenerek portiko kısmı 11. yüzyıl sonunda tekrar kullanılmıştır. Bizans Dönemindeki mekânların ikinci kullanımı, buluntular tamamen kesildiğinden olasılıkla 13. yüzyıl başında sonlanmıştır.
5 Stratonikeia Antik Kenti Çevresi Yüzey Araştırması
Umay OĞUZHANOĞLU
Stratonikeia 2010 yılı çalışmaları kapsamında, antik kent çevresinde olası erken iskânları tespit etme amacıyla yüzey araştırması yürütülmüş ve toplam 5 adet buluntu alanından yüzey malzemesi toplanmıştır. Alanlardan bir tanesi höyük (Asar Höyük), bir tanesi yamaç yerleşmesi (Taşavlu Mevkii), bir tanesi kale yerleşmesi (Kale Tepe/Asar Tepe), bir tanesi de (Yeldeğirmen Tepesi) nekropol alanıdır. Şahinler Köyü Mezarlığı arkasındaki alanın ise işlevine dair bu yılki çalışmalarda net bir veri ele geçirilmemiştir.
Yatağan Termik Santrali’nin 500 m. güneydoğusunda, halk arasında 'Asar' olarak bilinen höyük tarla tesviye çalışmaları sırasında büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Höyüğün kuzey ve batı yönünde uzanan tarlalar içerisinde az miktarda Kalkolitik Çağ ve yoğun olarak Erken Tunç Çağı seramik örneklerine rastlanmıştır. Siyah, perdahlı örneklerden oluşan Geç Kalkolitik Dönem parçalarının yanı sıra bir cheese pot’a ait ağız kenarı parçası da dikkat çeker. Höyüğün güneyinde yer alan ve yaklaşık 100 m. boyunca uzanan tarla içerisinde ise, tamamı Erken Tunç Çağı II’ye tarihlenen seramik örneklerinin yanı sıra, yüzeye dağılmış iri boyutlu pithos parçaları ve alanın genişliği, bu kesimin Asar Höyük’ün Erken Tunç Çağı iskânına ait bir mezarlık alanı olabileceğini düşündürmüştür. Asar Höyük’te ele geçirilen Erken Tunç Çağı seramik örnekleri, Göller Yöresi ve Elmalı Ovası kültür bölgeleriyle paralel bir görünüm çizmektedir. Höyük üzerinde Roma Dönemi kalıntıları da söz konusudur.
Yatağan termik santralinin güneyinde, Bozöyük Köyü’ne giden yolun güneybatı kesiminde yer alan ve ‘Taşavlu’ olarak tanınan mevkide yürütülen çalışmalarda, yüzeyde Roma seramik örneklerinin yanı sıra bir grup Geç Tunç Çağı seramiği bulunmuştur (Çizim: 8). Ele geçirilen boyalı Myken seramik parçaları içerisinde, bir parça üzerindeki üçgen (FM 61:2) 37 ve çevresi nokta sırası ile çevrelenmiş yarım daire motifleri (FM 43: w)38 Geç Hellas IIIC Erken- Orta tarihine işaret etmektedir.
Yatağan-Milas karayolunun güneyinde bulunan Kale Tepe/Asar Tepe39 , Stratonikeia antik kentinin güneydoğusunda ve kentin merkezine kuş uçuşu yaklaşık 2 km. uzaklıkta yer almaktadır. Adından da anlaşılacağı üzere Kale Tepe üzerinde güçlü bir tahkimat yer almakta, sur tepeyi oval bir biçimde sınırlandırmaktadır. Güney yönde oldukça iyi korunmuş olan surun duvar örgüsünde, ana kayanın doğal yükseltilerinden de faydalanılmıştır. Sur üzerinde farklı evreler söz konusudur. Surun iri boyutlu çokgen taşlarla örülmüş kesimi Geç Klâsik/Erken Hellenistik Döneme ait olup üzerinde Bizans Dönemi tamiratları gözlenebilmektedir. Sur boyunca dört tane yarım daire planlı ve en batı uçta bir adet dikdörtgen planlı kule bulunmaktadır. Surlarda bitki örtüsü elverdiğince tespit edebilen tek kapı açıklığının güney (güneydoğu ?) yamaç üzerinde olduğu görülebilmiştir. Tepe üzerinden toplanan seramik örnekleri, mimarî kalıntıların düşündürdüğü tarihleme önerilerini destekler niteliktedir. Alanda çanak formlu bir kap üzerinde meander motifinin görüldüğü parça MÖ 7. yüzyılın varlığını göstermektedir. Bunun yanı sıra MÖ 5. yüzyıla tarihlenen Klâsik Dönem örnekleri ile çok sayıda Hellenistik, Roma ve Bizans seramiğine rastlanmıştır.
Bizans seramik örneklerinin hem çok yoğun olması, hem de Geç Bizans Dönemine kadar uzanan geniş bir kronolojik dilime işaret etmesi bakımından önem taşımaktadır. Bu veriler, Kale Tepe/Asar Tepe’nin MÖ 7. yüzyıldan başlayarak kullanılmış olduğunu, özellikle de Hellenistik Dönemde ciddî bir kale görünümü aldığını, Bizans Döneminde üzerine yoğun olarak günlük konut yapılarının inşa edilmiş olduğunu göstermektedir.
Kısa süre ile yürütülen bu çalışmalar, Stratonikeia antik kentinin yakın çevresindeki yerleşimin şu an için Geç Kalkolitik Çağdan başladığını ve Bizans Dönemi sonuna kadar hemen her dönemde iskân gördüğünü göstermiştir.
6 Epigrafya Çalışmaları
Murat AYDAŞ
Tiyatro
Köklü bir geleneği binlerce yıl sonra canlandırmak için, Stratonikeia Tiyatrosu’nda yapılan çalışmalarda iki yazıt bulunmuştur.
Yazıtlardan ilki heykel kaidesi üzerindedir. Bu kaidenin, Phanias ve oğlu Hierokles’in heykellerini taşıdığı anlaşılmıştır. Yazıtın harfleri Helenistik Dönem karakterlidir. Tiyatro’nun Helenistik Dönemdeki varlığını bir kez daha ispat etmektedir.
İkinci yazıt, kentin sur duvarına aittir. Helenistik Döneme tarihlenmektedir. Stratonikeia’nın Mylasa Kapısı ilk kez bu yazıtla keşfedilmiştir. Bu, 2010 yılı çalışmalarının çok önemli keşiflerinden biridir.
Roma Hamamı
Hamam’daki çalışmalarda, bir kuyunun ağzında tekrar kullanılmış olan bir mezar taşı bulunmuştur. Hierokles’in mezar taşı olan bu steli, eşi Artemisias yaptırmıştır. Roma İmparatorluk Çağına tarihlenen bu mezar taşının Hamam ile ilgisi bulunmamaktadır.