“Şunu da dedi Phokylides: Uçurumun kenarına kurulmuş, iyi yönetilen bir kent daha güçlüdür çılgın Ninova’dan”. Miletoslu Phokylides’in dediği gibi doğal korunaklı yapısı, kendine özgü kent kurgusu ve güçlü savunma sistemi ile Pamphylia’nın Ninova’sıdır Sillyon.
“İskender Side’de de bir miktar asker bırakarak Sillyon’a doğru hareket etti. Burası
yabancı paralı askerler ve ülkenin yerlilerinden meydana getirilmiş bir kuvvetin savunduğu
müstahkem bir yerdi. Sillyon’un ani saldırıyla çabucak alınması olanaksızdı. Ayrıca yolda Aspendosluların hiçbir şartı yerine getirmek istemedikleri, hem atları hem de parayı
vermedikleri, aksine köylerdeki her şeyi kente taşıyarak İskender’in askerlerini kente
sokmadıkları, hatta kentin yıkık surlarını da tamir etmeye çalıştıklarına yönelik haberler
geldi. Ve bu haberler İskender’i Aspendos’a doğru ilerlemek zorunda bıraktı.”
Aziz Andreas Salos Sillyon için “Sillyon aranan olacak , asla ele geçemeyecek ya da
zapt edilmeyecektir.”
“Kayser yapısı imiş, frenklerin eline geçmiş. Sultan
Keyhusrev ve ondan da Orhan Gazi fethidir. Tekke paşasının hassıdır. 150 akçe şerif
kazadır. Yetmiş köyü vardır. Kalesi dört köşedir. Ensesinde havalesi vardır. Hendeği
yoktur. Yetmiş seksen Türkmen evi vardır. Burayı da temeşa edip kıbleye doğru dağlar ve
ormanlar içinden geçtik. ”
Sillyonlular kentlerini başarılı bir şekilde çetin kayalık bir alana inşa ettiler ve bereketli
Pamphylia Ovası’nda gelişen uygarlığa her daim katkı sağladılar. Bununla da yetinmediler,
Toroslardan Akdeniz’e kadar geniş bir alana yayılarak hem tarım yaptılar hem de kıyılarda denizi
yaşadılar. Yeri geldiğinde dağlardan gelen eşkıyalara karşı durdular, yeri geldiğinde ise
ürettikleri ürünleri denizden ihraç ettiler görmedikleri memleketlere…
Kimler yaşamadı ki burada…Yabancı bir Pers askeri, kenti için kahramanca savaşan Megaleis,
hayırsever Menodora, şehit edilen Aziz Tribimis, sura çıkıp korkusuzca kılıç sallayan
Echimos, kale komutanı Hamza Bey ve modern kent mirasçısı Düriye… Hepsi
yürüdü kayadan oyulmuş sokaklarında ve akropolisinden engin Akdeniz ile geçit
vermeyen Torosları izlediler. Sıcak bir yaz günü çeşmelerinden su içip harman
yerlerini seyre koyuldular.